Keloğlan’ın yoldaşı, can arkadaşı, adamı olarak tanıdık Aydın Babaoğlu’nu. Pamuk Prenses ve Yedi Cüceler adlı film ile oyunculuğa başladı ve yan roller oynadığı “sadece dokuz film” ile gerçekleştirilmesi güç bir şey gerçekleştirdi: neredeyse tüm Türkiye’nin sevgisini ve saygısını kazandı.
Büyük jest ve mimikleri, tabiri caizse “boyuna bakmadan her önüne gelene diklenmesi” ile izleyiciyi çok güldürdü. Keloğlan filmlerinin başarısında ve bu kadar çok sevilip, her daim saygı ile anılmasında ciddi pay sahibiydi. Tabii bu payda, kendisini seslendiren Timuçin Caymaz’ın da payı çok büyüktü. Ufacık bir adamdan o kadar davudi bir sesin çıkması, yapmış olduğu büyük hareketleri destekler nitelikte olduğundan, ortaya tam bir “küçük külhanbeyi” çıkıyordu. Keloğlan filmlerinin kelime oyunlarını ve bir nevi şiir havası estiren, kafiyeli diyaloglarını da unutmamak gerek. Müziklere ise diyecek hiçbir şey yok; tam manası ile harikalar. Rüştü Asyalı Türk Sineması’nın gelmiş geçmiş en iyi Keloğlan performansını gerçekleştiriyor ve karakteri de, bir aktör olarak kendini de bu rolle deyim yerindeyse ölümsüzleştiriyor. Uzun sözün kısası, ortada senaryosu, yönetimi, müziği ve oyuncu kadrosu ile zamansız, mekansız ama çok tanıdık, çok bizden bir masal var… Keloğlan ve Bicirik’in baş rolünde olduğu, bize güzel sözler söyleyen, kötülerin her daim kaybettiği, zekânın tek gerçek silah olduğunu söyleyen, asla unutulmayacak bir masal…
Sözü çok uzatmaya gerek yok ama önemli bir detayı paylaşmak istiyorum sizlerle. Üçüncü Adam adlı bloğumuzu açtığımız ilk aylarda vefat haberini aldık Aydın Babaoğlu’nun. Çocukluğumun en büyülü adamlarından biri olduğundan tarifsiz bir üzüntü duydum ve bloğumuzun haber köşesinde bu haberi paylaştım. 1 Nisan 2009’du (31 Mart’ta vefat etmiştir) tarih ve okuyucularımız üzüntülerini haberin altına yazdıkları yorumlar ile dile getiriyorlardı. Bu bir süre böylece sürdü. Taze bir haber olduğundan bu kadar ilgi toplaması normaldi. Neredeyse gün aşırı yorum geliyor, bloğumuzun istatistiklerine baktığımızda en çok tıklanan yazının, o haber olduğunu görüyorduk. Bugün 21.12.2011 Çarşamba. Aydın Babaoğlu’nun vefat haberi, hala gün içerisinde en çok okunan, aranan ve yorumlanan haber. Daha dün, yeni duyan bir okuyucumuz mesaj yazmış: “Allah’ tan rahmet dilerim. Mekânı cennet olsun.” diye. Bu sevgi ne kadar güzel bir sevgidir… Halkımızın kendisini sahiplenmesi ne kadar güzel bir şeydir… Bu durumun bizi ne kadar mutlu ettiğini tahmin dahi edemezsiniz. İşte bu yüzden, bu sevgi karşılığında biz de Üçüncü Adam ekibi olarak -Üçüncü Adamlar kategorimize uygun bir çalışma ile- siz değerli okuyucularımıza kendisinin filmlerinden karelerle küçük bir zaman yolculuğu yaşatmak istedik.
Vefat etmeden önce vefasızlıktan çok yakınmış, çok üzülerek ayrılmış aramızdan. Bilselerdi üzüntüsünü, yardıma ihtiyacı olduğunu, eminim ki sayısız yardım eli uzanırdı kendisine. Zaten bir sanatçı ne ister? Sevilmek, saygı duyulmak, hatırlanmak ister… Biz kendisini çok seviyoruz, sonsuz saygı duyuyoruz ve hep hatırlıyoruz.
Kulağımızda, Timuçin Caymaz’ın sesi ile bir “amanın… amanın…” çınlıyor ve içten gülüşünle havaya zıplayıp, yerde yuvarlandığını görüyoruz…
Nur içinde yat Aydın Babaoğlu… Ruhun şad olsun Bicirik…
Filmlerinden Kareler:
Filmografi:
Duvardaki Kan (1986)
Halk Düşmanı (1984)
Ben Bir Garip Keloğlanım (1976)
Atını Seven Kovboy (1974)
Keloğlan’la Can Kız (1972)
Bicirik İş Başında (1971)
Keloğlan Aramızda (1971)
Keloğlan (1971)
Pamuk Prenses Ve 7 Cüceler (1970)
Son olarak, çocukluk yıllarında kendisi ile aynı mahallede yaşamış, bize Üçüncü Adam’daki Aydın Babaoğlu’nun vefatı ile ilgili haber ile ulaşmış, Bilal Sarıgül abimizin, Aydın Babaoğlu ile ilgili çok kıymetli anılarını, sizlerle paylaşıyoruz:
“Rahmetli Aydın abi ile ilgili benim daha ziyade çocukluk yıllarımdan kalma anılarım var. Sonraki yıllarda, yani biraz daha yaşımın ilerlediği yıllarda kendisine “Merhaba Aydın abi, nasılsın?” derdim. Daha sonra asker olmam ve görevimin yaşadığım şehrin dışında olması sebebiyle, açıkçası kendisini 1993’den beri hiç görmemiştim.
Evi bizim mahallenin yukarı kısmında olduğu için o yöndeki otobüs durağında inerdi. Bu sebeple pek karşılaşmazdık. Yani bizim kapının önünden eski yıllarda geçerdi. Neyse ben 18’li yaşlara kadar kendisine hep şaka yollu takılırdım. Bezen “Bebe Ruhi” derdim, çok kızardı. Bazen de “Aydın sevgilim, nasılsın?” derdim, çok kızar bariz küfürler ederdi 🙂 Yani anılar, çocukça yapılan sataşmalardan ibaretti. Hatta bir ara, rahmetli anne ve babası iri yarı yapılı insanlardı, ben çocuk aklımla “Ama siz şişman ve iri yarısınız, Aydın neden cüce?” derdim, annesi ve babası “Oğlum Allah öyle verdi” derlerdi. Aydın abinin sesi, filmlerdeki sesin aynısı idi. Ben bugüne kadar sesine dublaj yapıldığını bilmiyordum, bana çok şaşırtıcı geldi. Nasıl ki Öztürk Serengil’i Mücap Ofluoğlu adlı tiyatro sanatçısı seslendirmişti, herkes Öztürk’ün kendi sesi zannediyordu aynen öyle… Yani şaşırtıcı olan normal yaşamdaki sesine çok yakındı…
Şimdi bizde ölenin ardından konuşmak hoş değildir ama Aydın abi acayip çapkındı 🙂 Bazen kızların arkasından “öff fıstık” diye laf attığına bizzat şahidim. Dönemin sinema oyuncusu Figen Han’ın kendisine verdiği çıplak bir resmini bize göstermişti. Neticesinde hep yalnızdı. Hani yüzü gülüyordu ama müthiş bir yalnızlık içindeydi. Çünkü fiziki kusuru olması, evlenememesi, normal insanlar gibi gezememesinin onda büyük yaralar açtığını fark ederdim. Zira hep kendi anlatırdı, oradan biliyorum. Sinemayı sevdiğini biliyordum. Ben bazen çocukken çöpleri karıştırırdım. Bir gün ona Behiye Aksoy’un bir longplay’ini vermiştim, bana “çok sevdiğim biri” demişti. Şimdi anılar çok eski, pek aklıma gelmiyor, hatırlayabildiklerim bunlar. Abisi Ayhan Babaoğlu banyoda ayağı kayarak düşüp beyin kanamasından öldüğünü söylemişti. Oldukça alkollüydü. Ağlıyordu. Hatta ben kucağıma alıp yollar bozuk olduğu için yürümesine yardım etmiştim. Oturduğu Kadıtarlası mahallesinde sanırım aşağı yukarı benim yaşımdaki çocukların da anıları aynı yöndedir. Aklıma sonradan takılan bir anı olursa, seve seve onu seven herkesle paylaşırım.
“Baki kalan bu kubbede, bir hoş seda imiş” diyorum. Saygılarımla…”
Bilal Sarıgül abimize sonsuz teşekkür ederiz.