.::Ayla Arslancan: “Gençlere tavsiyem, bu işi ne para ne şöhret, ne de başka bir şey için yapsınlar… Çok yorulur, çok üzülür, aradıklarını bulamazlar. Ama seviyorlarsa, her sıkıntıya razılarsa, öfkelenmeyeceklerse, başka bir şey düşünemiyorlarsa, işte o zaman bu mesleği yapabilirler…”::.

1) Çocukluk yıllarınızdan kısaca bahseder misiniz? Sanata ilginiz hangi yaşlarda başladı?

Ayla Arslancan: Sanat hayatım, hatırlayamayacağım kadar eskidir. Radyo 1940 ya da 41 yılında girdi evimize, devamlı müzik ve radyo skeçleri dinledik ailece. O senelerde, hatta çok daha önceden kitap okumak vardı hayatımda… Gündüz annem, gece babam okurdu. Ben öğrendikten sonra, yani 6 yaşımda kendim okumaya başladım. Okullarımızda gerçek müzik ve resim dersleri gördük. Hayatları ve eserleriyle birlikte ulusal ve uluslar arası sanatçılar… Ortaokulda müzik öğretmenim ya piyanist ya da operacı olmamı önerdi ama olamadı koşullar nedeniyle… 61-62 sezonunda Haldun Dormen’in kurslarıyla o sezon tiyatroya başladım. Hemen de sahneye çıktım. İki oyun, bir müzikalde rol aldım. Sabah yataktan ağzımda ve beynimde müzikle kalkar, gece yatakta kitapla biterdi günüm…

2) Sinema kariyeriniz nasıl başladı? Hatırlıyorsanız, ilk set gününüzü anlatır mısınız?

Ayla Arslancan: Sinemaya da aynı sene yani 62’de başladım. ‘Ateşli Kan’ Süreyya Duru filmi… Gönül Yazar ve Özden Çelik… Ve arkası hem sinema, hem de tiyatro olarak devam etti. İlk gün doğal olarak çok heyecanlıydım, hala da çok heyecanlıyımdır. Her işin ilk günü ‘Evet, bugün kalp krizi geçireceğim galiba…’ derim…

3) Bir bayan oyuncu olarak ne tür zorluklarla karşılaştınız?

Ayla Arslancan: Ben hiç o ayırımı yapmadım, yapmam da… Her çalışan ne zorluklar çekiyorsa benimki de o kadardır… Ne daha az, ne daha fazla…

4) Çalışma disiplini açısından kendinizi nasıl değerlendiriyorsunuz? Rolü üzerine düşünen bir oyuncu muydunuz yoksa her şey sette başlayıp sette mi bitiyordu?

Ayla Arslancan: Tiyatroda prova sırasında uzun çalışmalarda o insan olmak daha kolaydır. Filmlerde senaryoyu eskiden görmezdik, şimdi önceden geliyor, yani ben istiyorum. Kabul edeceksem, o insanı düşünüp, ona bir hayat hikâyesi yazıyorum (küçük rollerde oynadığım için detayı yoktur rollerin çoğu zaman) sonra da o kadınmış gibi düşünüp oynuyorum. Doğal olarak ön çalışma oluyor. Dizilerde konuk oyuncuysam, elimden geldiğince o insanı tanımaya çalışıyorum. Senaryodan sonra da yönetmenin yönlendirmesiyle yerine oturuyor tip. Uzun, yani yardımcı oyuncuysam, zaten tip ve yaşantısı hakkında biraz fikrimiz oluyor. Onun üstüne sahnelere göre, yerleşiyorum. Ama tabi ki özel hayatımla hiç karışmaz. Zaten doğrusu da odur… Ne yani, katil oynuyorsan, katil mi olacaksın?

5) İzleyicilerimiz sizi ağırlıklı olarak televizyon dizilerinden tanıyor. Çalıştığınız diziler ile ilgili anılarınızı ve sizin için ne ifade ettiklerini anlatır mısınız?

Ayla Arslancan: Sinema, tiyatro ve dizilerle ilgili anı anlatamam… Neden mi? Anılarımı yazmaya başladım… Zaten çok fazla yazılacak anı yok, genellikle rutin çalışmalar. Bazıları benimle beraber mezara gidecek ya da ruhlarımız nereye gidiyorsa oraya gidecek. Sonra kitaplaştırabilirsem orada okursunuz hepiniz…

6) “Keşke oynamasaydım” dediğiniz ve “keşke o filmde ben de oynasaydım” dediğiniz filmler ya da diziler var mı?

Ayla Arslancan: Benim hayatımda ‘keşke’ hiç olmadı… Hep ‘iyi ki’lerle yaşadım… Çalışma hayatımda ve özel hayatımda… Çok üzüldüğüm, harap olduğum zamanlarım oldu ama… Hani bizim seçimlerimiz olmayan, iplerin bizim elimizde olmadığı ‘keşke’si, ‘iyi ki’si olmayan olaylar…

7) Sitemiz sinemamızın Üçüncü Adam’ları, emektarları üzerine bir site. Bizler çalışmalarımızda sıklıkla, onların hak ettikleri değeri göremediklerinden bahsediyoruz. Siz bu konuda ne düşünüyorsunuz?

Ayla Arslancan: Maalesef doğrudur… Çok çabuk unutan, değer bilmeyen bir toplumumuz var. Seyrederken bayılıyoruz, ne yaparlar, çalışmadıkları dönemde ne yerler, ne içerler, bunlar bizi ilgilendirmiyor… Eski yıllarda sigorta olayları, telifler (ki hala uğraşılıyor) yoktu. Çalışırken vardınız, sonra yoktunuz…

*Ayla Arslancan’ın evlenmeden önceki soyadı Musaballı’dır. Jenerik, 1962 yapımı, Ateşli Kan adlı filme ait. 

8) Türk Sineması’nın dününü ve bu gününü değerlendirir misiniz? Sizce sinemamız neredeydi, şimdi nerede?

Ayla Arslancan: Eskiden de güzel hikâyeler, yetenekli kadrolar, kısıtlı teknolojiyle çalışan yaratıcı ekipler vardı. Oyuncular muhteşemdi, pek çoğu halkın sevgilisiydi… Giderek ilerleyen teknolojiyle çok daha iyi filmler yapılıyor. Gençlerimiz oyuncu olsun, teknik ekip olsun çok iyiler. Hala yaratıcılık var. Mesleğimizde bu çok önemlidir. Sigorta, telif hakları ve çalışma saatleri de düzene girince (Kısa zamanda gireceğini umuyoruz. Oyuncu sendikası ve BİROY’un çalışmaları çok iyi gidiyor.) çok daha iyi olacaktır. Eski ustalar hala güzel şeyler yapıp, gençlere yol göstermeye de devam ediyorlar.

9) Unutamadığınız, sizi üzen ya da gülümseten birkaç set anınızı bizlerle paylaşır mısınız?

Ayla Arslancan: Anılarım şu ara bende kalacak… Yazmaktan vazgeçersem -ki umarım vazgeçmem- söz veriyorum, ben size yazarım…

10) Ayla Arslancan olarak, hayal ettiğiniz yerde misiniz? Sitemiz aracılığı ile bu mesleği yapmak isteyen okuyucularımıza söylemek istedikleriniz var mı?

Ayla Arslancan: Ben sanatı istedim ve sanatla iç içeyim. İşimi sadece ‘seviyorum’ diyemem çünkü işime aşığım ben… Ve gençlere tavsiyem, bu işi ne para ne şöhret, ne de başka bir şey için yapsınlar… Çok yorulur, çok üzülür, aradıklarını bulamazlar. Ama seviyorlarsa, her sıkıntıya razılarsa, öfkelenmeyeceklerse, başka bir şey düşünemiyorlarsa, işte o zaman bu mesleği yapabilirler ve benim gibi en acılı günlerinde bile bir biçimde mutlu olurlar. Yüzleri hep güler… Çünkü yürekleri, beyinleri ve vücutları (hasta bile olsalar) müthiş bir uyum içindedir. Ben böyleyim… Onun için mutluyum, huzurluyum, hala aşk doluyum, enerji doluyum, her sabah uyanıp yeni bir iş çıksın, çalışayım diye dua ediyorum. Benden bu kadar… Sevgiler, başarılar, mutluluklar hepinize…

*Katkılarından dolayı Aykut Bal’a çok teşekkürler…

4 responses to “.::Ayla Arslancan: “Gençlere tavsiyem, bu işi ne para ne şöhret, ne de başka bir şey için yapsınlar… Çok yorulur, çok üzülür, aradıklarını bulamazlar. Ama seviyorlarsa, her sıkıntıya razılarsa, öfkelenmeyeceklerse, başka bir şey düşünemiyorlarsa, işte o zaman bu mesleği yapabilirler…”::.

  1. ne mutlu bize ki böyle sanatçılarımızı beyaz perdede görüp türk sinemasını çok sevdik.kıymetleri hiç bilinmedi.içimizden biriydi sanki tesadüfen yolda görsek kırk yıllık dostumuz gibi bir hisse kapılırız.o kısıtlı imkanlarda filmlerdeki rollerini başarıyla yapmalarını takdir etmemek elde değil.hatırlatılmasında emeği geçenlere çok teşekkürler

  2. Çok teşekkür ediyorum,bire bir gerçekleştirilmiş,sohbet havasında bir röportaj olmuş.Umarım okuyanlar da beyenir.Sevgiler…

  3. Üçüncü Adam

    Biz teşekkür ederiz efendim. Sağ olun bu güzel çalışmaya vesile olduğunuz için.

  4. Ayla Musabbalıyı Ayfer Feray tiyatrosunda 7 kocalı Hürmüzden beri seyrediyorum.O oyundaki dilsiz halayık rolü hala hafızamda..İnşallah oyunu dpğru yazmışımdır

Yorum bırakın